ADİL YARGILANMA HAKKININ ÖZEL HUKUKTA GÖRÜNÜMÜ


ADİL YARGILANMA HAKKININ ÖZEL HUKUKTA GÖRÜNÜMÜ

                                                                      Stj. Av. Mehmet ÖZDEMİR[1]

   ÖZ

   Bu makalenin konusunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. ve 1982 tarihli T.C. Anayasasının 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının özel hukuktaki görünümü oluşturmakta olup bununla birlikte, hakkın kamu hukukuna ilişkin yansıması da ele alınacaktır. Şöyle ki ceza (kamu hukuku) yargılamasında, iddia(tez), savunma(antitez) ve yargı(sentez) olmak üzere özgün bir diyalektik faaliyet söz konusu iken [2] medeni(özel hukuk) yargılamada ise savunma ve yargı karşı karşıya kalmaktadır. Bu bağlamda iddia ve yargı makamının uygulamada olan birlikteliğinin savunmayı dışarıda bırakan görüntüsüyle kamu hukukunda adil yargılanma hakkı önemli ve tartışmalı bir görünüm teşkil etmektedir. Bununla birlikte özel hukukta, kamu hukukundaki(ceza yargılaması) üç farklı yargı erkinin meydana getirdiği tarafgirli durumun olmamasından dolayı daha az gündeme gelmiş olan adil yargılanma hakkı, hukukun tüm alanlarında önemini koruması gerektiğinden özel hukuk bağlamında da aktüelleştirilmesi gereken bir alandır.

Anahtar Kelimeler: Adil yargılanma hakkı, AİHS, özel hukuk, kamu hukuku, anayasa


              THE APPEARANCE OF THE RİGHT TO A FAİR JUDGEMENT İN PRİVATE LAW


   ABSTRACT

   The subject of this article is basically is about outlook of the right to a fair judgement held in private law in the 6th of the European Human Rights Convention and 36. Article of the 1982 T.C. Convention and at the same time, the reflection of the right in public law will also be considered comparatively. Namely, in the criminal (public law) judgement, there are specific dialectical activities, which claim (thesis), defense (antithesis) and judgment (synthesis), while in civil (private law) judgment, defense and judgment are faced. In this context, the right to a fair judgement in public law constitutes an important and controversial view with the appearance of the coexistence of the claim and judicial authority in practice. However, due to the absence of a biased situation created by three different judicial powers in public law (criminal proceedings), the right to a fair judgment, which has been brought to the agenda less frequently, is an area that needs to be updated in the context of private law, as it must maintain its importance in all areas of law.

Keywords: rigt to afair judgement, ECHR, private law, public law, constitution
                                                                                                                                                       
                                                                                                                                         [3]

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                           
   GİRİŞ

   Anayasamızın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesininin temelini oluşturan adil yargılanma hakkı, bir takim usuli ilkelerin yargılamada yerleşerek yargılamanın nihai sonucunun belirlenmesinde etken rol oynayan insan hakları açısından da önemli bir ilkedir.

Adil yargılanma hakkı esasen AİHS 6. maddesinde güvence altına alınmış olan yargılamaya ilişkin en temel haklardan birisi ve belki de en önemlisidir. Adil yargılanma hakkı, ne belirli bir yargılanma usulüyle ne de yargılamanın belirli bir kesitiyle sınırlıdır. Bu hak, davanın açılmasıyla başlayan ve verilen hükmün şeklî anlamda kesinleşmesiyle sona eren sürecin bütününde egemendir; hatta, hükümden sonra da, cebrî icranın tümüyle gerçekleştirilmesine kadar varlığını devam ettirir.[4]Yani adil yargılama ilkesinin  yargılamada işlerliği sadece ilk derece yargılamasında değil istinaf temyiz ve bundan sonraki diğer kanun yolları ile birlikte uluslarası hukuk da dahil olmak üzere tüm hukuki süreci kapsayacak şekilde yargılamanın bütününe ilişkindir.

   I. ADİL YARGILANMA HAKKI 
   Adil yargılanma hakkının, üç temel işlevi vardır:[5]

1.Devletin yargı fonksiyonunu bizzat sınırlandırması anlamına gelir ve bununla yargılamanın doğru ve adil bir biçimde gerçekleştirilmesi amaçlanır.
2.Yargılamaya katılanların salt obje haline gelmesini engeller ve bu suretle, onların yargılamaya ve sonuca etkili olabilmelerine olanak verir.
3.Yargılama sırasında vuku bulabilecek ağır insan hakları ihlâllerini önlemede bir emniyet sübabı işlevi görür.

Kendisine işaret edilen bu işlevleri sebebiyle, adil yargılanma hakkı, tüm yargılamalar bakımından geçerlilik taşıyan, vazgeçilmesi kâbil olmayan, etik bir temeli de bulunan usulî bir güvence yahut usulî bir genel şart olarak ifade edilebilir.[6]

Adil yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. Maddesindeki yer alan, “medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar” ifadesinden de anlaşılacağı üzere özel hukuk bakımından da işlerlik kazanan bir temel hak konumundadır. Bu sebeple uluslararası düzeyde medeni(özel hukuk) yargılama bağlamında özelikle ele alınan adil yargılanma ilkesinden Anayasa'nın 36. Maddesinde  ceza, hukuk, idare ya da herhangi başka bir hukuk dalı açısından ayrıma  gidilmeden  söz edilmesi de bu hakkın, sadece belli bir yargı türünden ziyade adli yargının bir parçası olan medeni yargıda(özel hukuk) da gözetilmesi gerektiğini göstermektedir. Yani bir hakkın hangi hukuk alanına girdiğine bakılmaksızın bir kişinin sahip olduğu savunulabilecek bütün hak ve yükümlülükler bu kapsamdadır.
Bununla birlikte medeni hak ve yükümlülük kavramı ilke olarak özel hukuk davalarını Sözleşme’nin 6. Maddesinin koruması altına almakta; fakat AİHM, geliştirdiği içtihatla, özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar yanında, kamu hukuku özellikleri ağır basan, devlet ile birey arasındaki uyuşmazlıkları da medeni hak ve yükümlülük kavramına dahil etmekte ve 6. Maddenin kapsamına girdiğini ortaya koymaktadır. AİHM’nin bu yaklaşımı Avrupa devletlerinin, devletlerin kamu gücüne dayanan bir imtiyazı kullandığı alanlarda da hukuk yolları sağlama eğilimi ile uyumludur.[7]




Yukarıda kısaca giriş yapmış olduğumuz adil yargılanma hakkının unsurlarını sıralamadan önce konuya ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuata değinecek olursak:        
                                       
   Anayasanın  Hak arama hürriyeti başlıklı 36. Maddesi:       
                     
   Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir   
                                                                            
   Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi adil yargılanma hakkı başlıklı 6. Maddesi:  
               
“1.Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir.                                    
2. Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır. 
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;
b) Savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olmak;
c) Kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddî olanaklardan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görüldüğünde, resen atanacak bir avukatın yardımından ücretsiz olarak yararlanabilmek;
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;
e) Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanmak.

   Sözleşmenin 6. maddesini incelediğimizde maddenin ilk fıkrası özel hukuk ve kamu hukuku ayrımı yapmaksızın genel prosedürden bahsederken 2. fıkranın büyük bir kısmı ceza yargılamasına ilişkin hükümler içermektedir. Bu da adil yargılanma hakkının sadece ceza yargılamalarında ihlal edildiği  ya da diğer alanlardaki ihlallerin ceza hukukundaki ihlallerden daha az önemli olduğu gibi bir algı yaratmaktadır. Hatta bu sebeple de AYM ve AİHM başvurularının büyük çoğunluğu ceza yargılamasına ilişkindir. Madde bu bağlamda eleştiriye açıktır. 

Kamu hukuku toplum nezdinde ne kadar gözetilmesi gerekiyor ise özel hukuk da aynı şekilde gözetilmesi gereken bir alandır. Hukuk nezdinde kamu ve özel hukuk bağlamındaki haklar aynı pota içerisinde eriyen haklar olmakla birlikte birbirlerine bir üstünlükleri olmadığından özel hukuka ilişkin bir davada adil yargılanma hakkı ne kadar önemliyse herhangi bir suça ilişkin kamu davasında da o denli önemlidir. Sosyolojik bir bakış açısıyla baktığımızda hürriyeti bağlayıcı yaptırımı olabilecek ceza yargılamasında adil yargılanma hakkı daha önemliymiş gibi görünebilir; ancak böyle görünse de toplum nezdinde suç oranın ve buna bağlı olarak ceza yargılamasının yükünün azalması için kişilerin özel hukuka ilişkin haklarının da hassasiyetle gözetilmesi gerekmektedir ki bir diğer hukukun temel ilkesi olan  olan sosyal devlet ilkesi hayata geçirilebilsin.

II. ADİL YARGILANMA HAKKININ UNSURLARI

        A.    Yasayla Kurulmuş Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkı

   AİHS’nde öngörüldüğü şekliyle, yasalar tarafından kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme; ancak doğal(olağan/kanuni) hakim(mahkeme) ilkesiyle anlaşılabilecek bir kurumdur. Somut olaya özgü ayrıca kurulmuş bir mahkemenin değil kanunla kurulmuş bulunan ve sadece belirli bir olaya özgülenmemiş olan mahkeme, doğal hakim ilkesinin temelini oluşturur.

Anayasa’nın XIII sayılı hakların korunmasına ilişkin hükümler bölümünde "kanunî hâkim güvencesi" başlığını taşıyan 37. maddesinde yer alan “Bir kimseyi kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler (yani, istisnaî mahkemeler) kurulamaz.” hükmünde de doğal hâkim ilkesine işaret edildiği açıktır.

Yargılanacak olan uyuşmazlığın gerçekleşmesinden önce, yürürlükte bulunan kanunlar aracılığıyla görevi ve yetkisi belirlenmiş bulunan mahkemenin hâkimine  tabii hâkim denir ve bunu öngören ilke, kişilerin, hangi mahkeme önünde yargılanacaklarını kesin olarak bilmelerini mümkün kılmak, bağımsız ve tarafsız mahkemeler önünde yargılanmalarını güvence altına almak, yargıya güveni sağlamak ve yürütmenin yargıya olan müdahalesini olabildiğince önlemek amaçlarına yönelmiştir[8] Çünkü, tabii hâkim ilkesinin aslî işlevi, kişiye ve somut duruma göre değişkenlik gösteren yargı yerlerinin, yani, istisnaî mahkemelerin kurulmasını önlemektir. Öte yandan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir hukuk devletidir (AY, mad. 2) ve tabii hâkim ilkesi de, hukuk devletinin, vazgeçilmesi kâbil olmayan unsurlarından birisidir.[9]

B.Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkı

 1. Mahkeme hakkı

Adil yargılanma hakkının önkoşulu olan mahkeme hakkı, bir hukuk sujesinin bir uyuşmazlığı mahkeme önüne getirebilmesini ve uyuşmazlığın etkin bir biçimde karara bağlanmasını talep edebilmesini sağlayan haktır.

Mahkeme hakkı hem özel hukuk uyuşmazlıkları, hem de idarenin işlem ve eylemleri nedeniyle ortaya çıkan iddialar[10] açısından geçerlidir.

2. Silahların eşitliği

Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usuli haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir. Ceza davalarının yanı sıra medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davaları ve idari davalarda da bu ilkeye uyulması gerekir.[11]



3. Çelişmeli yargılama İlkesi  
            
Daha çok silahların eşitliği ilkesiyle birlikte değerlendirilen bu ilke yargılamaya katılan bütün süjelerin düşüncelerinin karşılıklı olarak birbirlerine bildirilmesidir.
Çelişme, muhakeme yapmanın yani kolektif hüküm vermenin metodu, bu imkanı sağlayan sistemdir. Çelişme bir çekişme, bir mücadele, zıtlık anlamında bir çelişiklik değil, bir fikir alışverişidir, bir kolokyumdur. Çelişme, karşılıklı görüşlerin iki veya daha fazla kişilerce ortaya konmasıdır. Muhakeme terimi de, çelişme suretiyle yani kolektif olarak hüküm vermeyi ifade etmektedir. Çelişme, muhakemenin tarafların katılması bakımından kolektif olması demektir[12]

4. Yargılamaya etkili katılım ve duruşmada hazır bulunma hakkı

Ceza muhakemesinde meram anlatma ilkesiyle de bağdaştırılabilecek bu hak temelde bir kişinin mahkeme önünde dinlenilmeyi talep edebilmesini, duruşmalarda ortaya atılan iddialara karşı olumlu olumsuz kanaatlerde bulunabilmeyi ve kişinin muhakemeye yön verebilmesini sağlar.

5. Gerekçeli karar hakkı

Bir yargı kararının dayanaklarını gösteren gerekçe, insanın bilme isteğinden kaynaklanmakta ve bu itibarla bir kavram olarak kökleri günümüzden çok öncesine kadar gitmektedir.[13]  Gerekçenin, karar vereni daha dikkatli olmak zorunda bırakması, yargı kararlarının denetlenebilmesi ile kararların taraflar ve kamuoyu tarafından benimsenmesini sağlaması ve hukuk bilimini geliştirmesi gibi kendisini vazgeçilmez kılan yararları bulunmaktadır.[14]

C.Hukuki Kesinlik ve Belirlilik

Hukuki kesinlik ve belirlilik, hukukun üstünlüğünün alt görünümlerinden biridir.[15]AİHS madde 6’da yansımasını bulan hukuki kesinlik ilkesi nihai kararların bozulmadan korunmasını gerektirmektedir. Bir davada hiçbir tarafın yeni bir karar almak için yargılamayı tekrardan açmaya girişmemesi hukuki kesinlik ilkesinin en temel halidir.

D.Makul Sürede Yargılanma Hakkı

Makul sürede yargılanma hakkının amacı tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunmasıdır. Hukuki uyuşmazlıkların çözüm sürecini uzatarak çoğu zaman elde edilecek hükmün yararını ortadan kaldıran bir yargılama, adaletin yerine getirilmesinde etkinliğe ve güvenliğe zarar verecektir.


E.Aleni Yargılanma ve Aleni Karar Hakkı

Yargılamanın aleni olmasının amacı adli mekanizmanın işleyişini kamuya açarak yargılamanın şeffaf bir şekilde gerçekleşmesini ve yargılamada keyfiliği önlemeyi sağlamaktır. Bu bağlamda da yargılamanın aleni yapılması tarafları, yargılamanın toplum denetimi olmadan gizli yürütülmesine karşı korur.Yine aleni yargılamaya ilişkin hususlar kararların aleni olarak verilmesi yönünden de geçerlidir.(Fazliyski/Bulgaristan, B.No:40908/5, 16/4/2013, §64) Diğer taraftan yargılamanın gizli yapılması için gerekli koşullar bulunsa bile, çok istisnai durumlar dışında,”hukuk yargılamalarında”, taraflara en azından yargılamanın aleni yapılmasını talep etme imkanının tanınması gerekir.(Martinie/Fransa, B.No:58674/00, 12/04/2006, §39-42)





III. ÖZEL HUKUKTA GÖRÜNÜM

   Yukarıda genel olarak adil yargılanmaya ilişkin genel açıklamalarda hakkın özel hukuka ilişkin görünümünden bahsedilse de bu bağlamda ayrı bir başlık altınca incelemek gereklidir. AİHS’nde adil yargılanmaya ilişkin 6. maddede “medeni hak ve yükümlülük” olarak geçen ifade özel hukuka ilişkin davaları da koruma altına alır. Fakat Mahkeme'nin verdiği kararlardan yola çıkarak, kamu hukuku özellikleri olmasına rağmen, şu örneklerin medeni hak ve yükümlülük olarak yani özel hukuka ilişkin olarak değerlendirildiğini ve madde 6/1 'in koruması altında görüldüğünü söyleyebiliriz:[16]

a)kamulaştırma, kamu ihalesi sonucu alınan tarım arazisinin kullanma izninin iptali, bir bölgenin yapılaşma planında değişiklik yapılmasına itiraz, bina yasaklarının gözden geçirilmesi, BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayalı olarak mülkiyete müdahale[17] dahil olmak üzere gayrimenkul ve menkuller üzerindeki mülkiyet hakkı ve mülkiyetin kullanımı alanında sonuç doğuran idari işlemler, b) ticari faaliyet ruhsatlarının iptalleri, c) avukatlık veya hekimlik gibi mesleki faaliyetlerin yürütülmesine ilişkin idari kararlar, ç) reşit olmayan çocuklara yönelik aile yaşamını etkileyen idari kararlar, d) idarenin kusurundan doğan zararın tazmini ve diğer kamu hukuku alanında cereyan eden tazminat talepleri (örn. haksız yakalama ve tutuklamaya ilişkin tazminat), e) sosyal güvenlik sistemine ilişkin hak ve yükümlülükler (emeklilik, sosyal yardım, barınma yardımı vs)[18] f) Vilho Eskelinen kriterleri çerçevesinde kamu personelinin kariyerleri ve işten çıkarılmaları, g) suçtan zarar gören mağdurun ceza davasındaki medeni nitelikli hakları.[19] Bunlara ek olarak sağlık ve sağlıklı çevre haklarıyla ilgili uyuşmazlıklar,[20] tutuklu veya hükümlülere uygulanan hapishane veya tutukevi koşullarına yönelik hücre cezası ya da ziyaretçi hakkını, başkalarıyla ilişkilerini etkileyen benzeri kişisel haklarını kısıtlayıcı kararlarla ilgili uyuşmazlıklar,[21] öğrencilik hakkına ilişkin uyuşmazlıklar,[22] bazı sınırlı koşullarda ihtiyati tedbire ilişkin uyuşmazlıklar da madde 6/1 'in uygulanabilir sayıldığı örneklerdir.

   Parti kapatma davaları dâhil siyasi haklar, vergilendirme, idari para cezaları, yabancıların ülkeye kabulü, sınır dışı edilmesi veya vatandaşlık, askerlik hizmeti gibi konulara ilişkin uyuşmazlıklar ise kamu hukukuna dâhil görülüp, medeni nitelikli hak veya yükümlülük olarak değerlendirilmemiştir.[23]

IV.SONUÇ

 Görüldüğü üzere adil yargılanma hakkı birçok açıdan ve bağlamdan irdelenmesi gereken ve hukukun diğer temel ilkeleriyle birlikte ele alınması gereken bir haktır. Özel hukuk ve kamu hukuku bağlamında karşılaştırmalı olarak ele alındığında ise bu iki ayrımın, hakkın özüne engel olmayacak şekilde sadece bir sınıflandırmadan ibaret olduğu ve bu iki bölümün birbiri içerisine girebildiğini görüyoruz. Bu bağlamda adil yargılanma hakkının kamu hukukunda ve özel hukuktaki görünümünü birbirinden  çok da ayrı görmemek ve hukuku bütünsel olarak ele almak gerektiğinden bu iki alanı birlikte ele almalıyız. 

Son söz olarak ise, ulusal ve uluslararası alanda siyasetin ve siyasilerin yargı üzerinde kurduğu büyük baskı ve hegemonya sonucunda adil yargılanma hakkının geldiği durum, yukarıdaki görsellerde karikatürize edildiği şekliyle yargılama esnasında tavuk yediği halde, aşçıyı yargılayan mahkeme heyetine, kafasına tokmak vurulan o ünlü düşünen adam heykeline ya da siyasiler tarafından neredeyse tacize uğrayan themis heykeline benzemektedir!




[1] Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2019 yılı mezunu, İzmir Barosuna bağlı stajyer avukat.
[2] Ergül Teoman, Türk Ceza Adalet Sisteminin Etkinliğinin Geliştirilmesi Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi Ortak Projesi Avukatlar İçin El Kitabı, s.10
[4] Pekcanıtez, Adil Yargılanma s.38-39; Pekcanıtez/ Atalay/ Özekes, s.251-252.
[5] Pekcanıtez, Adil Yargılanma, s. 55.
[6] Pekcanıtez, Adil Yargılanma, s. 39.
[7] Çelik, Adil Yargılanma Hakkı Rehberi, s.11-12
[8] Tanrıver, Hukuk Yargısı Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı, sf. 4
[9] Tanrıver, Hukuk Yargısı Bağlamında Adil Yargılanma Hakkı, sf. 5
[10] Örn. Boden/Sweden, Appl. No: 10930/84, 27.10.1987, § 35; Hakansson and Sturesson/ Sweden, Appl. No: 11855/85, 21.02.1990, §§ 62-63.
[11] Çelik, Adil Yargılanma Hakkı Rehberi, s.121-122
[12] Kunter, No 21; Birtek, s. 435 vd.
[13] Aşçıoğlu, Çetin, “Yargıda Gerekçe Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Ankara 2003, S. 48, s. 109; Başıbüyük, İsa, “Yargı Kararlarında Gerekçe Zorunluluğu”, Güncel Hukuk Dergisi, Ankara 2009, S. 68, s.52
[14] Kunter, Nurullah/Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku 1. Kitap, Beta Yay., 17. baskı, İstanbul 2009, s. 54; Centel, Nur/ Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yay., 4. baskı, İstanbul 2006, s. 646; Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yay., 21. baskı, Ankara 2010, s. 479.
[15] Bkz. James R. Maxeiner, Some Realism about Legal Certainty in the Globalization of the Rule of Law, Houston Journal of International Law, Volume 31, (2008) s. 28
[16] Bu konudaki sınıflandırma ve kararlara ilişkin geniş bilgi için bkz. Inceoğlu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, Kamu ve Özel HukukAlanlarında Ortak Yargısal Hak ve İlkeler, Beta yay., gözden geçirilmiş 2. baskı 2005, s. 12
[17] Al-Dulimi and Montana Management Inc./Swikerland, §§ 97-101.
[18] Fazia Ali/U.K., Appı. No: 40378/10, 20.10.2015, ŞŞ 57-60.
[19] Tomasi/France, Appı. No: 12850/87, 27.08.1992, Ser. A, No: 241-A, 15 EHRR ı, Ş 121.
Ait-Mouhoub/France, Appı. No: 22924/93, 28.10.1998, ŞŞ 44-45. Chamber), Appı. No: 47287/99, 12.02.2004, §§ 63-68.[20] Taskin and others/Turkey, Appı. No: 46117/99, 10.11.2004, §§ 133.
[21] Enea/İtaly, (Grand Chamber), Appı. No: 74912/01, 17.09.2009, §§ 98-107; Gülmez/ Turkey, Appl. No: 16330/02, 20.05.2008, § 30. Marin Kostov/Bulgaria, Appı. No: 13801/07, 24.07.2012, § 58.
[22] Emine Arac/Turkey, Appl. No: 9907/02, 23.09.2008, §§18-25.
[23] Bu konuda detaylı bilgi ve karar atıfları için bkz. İnceoğlu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi Kararlarında Adil Yargılanma Hakkı, s. 58-62


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Veda Çiçeği